TRABZON VAKFIKEBİR İLÇE MİLLÎ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ

"12 Mart İstiklâl Marşı'mızın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü" Programı, Osman Tan Ortaokulumuzun Hazırladığı Muhteşem İçeriklerle Seyircilerin Takdirini Topladı.



"12 Mart İstiklâl Marşı'mızın Kabulü ve Mehmet Akif Ersoy'u Anma Günü" Programı, Fen Lisesi Pansiyonumuzun Konferans Salonunda yapıldı. Osman Tan Ortaokulumuzun hazırladığı program, hava muhalefeti dolayısıyla bugün yapıldı. İçeriğiyle duygu dolu anlar yaşatan program akışı, seyircilerde büyük beğeni topladı. Günün anlam ve önemini belirten konuşmayı hazaırlayarak sunan Öğretmenimiz Alper MUMCU seyircilere duygu dolu anlar yaşattı. Alper MUMCU Öğretmenimiz konuşmasında şunları söyledi ; (Sayın Kaymakamım, Sayın Belediye Başkanım, 

Protokolün değerli üyeleri,Basınımızın güzide temsilcileri

Değerli öğretmenler, Kıymetli misafirler, Sevgili Öğrenciler

İstiklal marşımızın kabülünün 101.yılında başta Ulu Önder'imiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere, Aziz şehitlerimiz ve İstiklal Şairimiz Mehmet Akif Ersoy'u saygı ve minnetle anıyorum.

İnançla başlayan şiir inançla bitti..Vee alkışlar.. İstiklal marşı 12 Mart 1921 de mecliste kabul edilip alkışlar içinde defalarca okunmadan önce , yıllar içinde Akif tarafından ilmek ilmek dokundu.              Bu marş büyük bir aşkın gurur verici bir meyvesiydi..Akif'in vatan aşkının..

Okuduğumuzda tüylerimizi diken diken eden marşımızı yazabilecek tek kişi Akifti..Onun vatan ve millet gibi değerlerini,askere ve şehide olan sevgisini,vatan aşkının İstiklal marşını nasıl müjdelediğini anlayabilmek için elimizdeki en önemli belge eserleridir.

Bunların içerisinde, Akif'in Çanakkale Şehitlerine adadığı manzume ile Bülbül şiiri ve İstiklâl Marşı şiirleri  bir abide gibi yer almaktadır. 

Her üç şiir de Batılıların Türk-İslâm yurtlarını işgal edişleri,ve I. Dünya Savaşı ile Milli Mücâdele'nin hükmettiği zaman ve mekânın insanı kuşatan karamsar ortamında kaleme alınmıştır.                                                                           Bu eserler üzerinden İstiklal marşına giden yolu ve nihayet istiklal marşının Akif tarafından yazılma sürecini daha iyi anlayabiliriz.

 

 

 

Bakınız öncelikle insanüstü bir ilhamla yazılan ve sonrasında cepheden cepheye gezip askere moral olan Çanakkale şehitlerine şiirinde,

Mehmet Akif'in şehitler için yapmak istediklerini okumak kadar yürekleri dağlayan çok az şey vardır.

O dizelerdeki incelik , sevgi ve fedakarlık ,hem bir evlada duyulan şefkat, aynı zamanda bir kahramana duyulan minnet bir arada o kadar güzel işlenmiştir ki

Bu, taşındır' diyerek Kâbe'yi diksem başına 

Ruhumun vahyini duysam da geçirsem taşına

Diyerek başladığı bölümde,Akif şehidi o kadar yüceltmektedir ki onun için yapılabilecek en güzel türbeyi inşa etme gayreti içine girer..

Türk ve Osmanlı mimarisindeki hiçbir türbeyi şehide yakıştıramaz Akif ve yeryüzünde yerinde oynayabilecek en son yapı olan Kâbe'yi alıp mezarının taşı yapsam der önce..

Ardından,serin ve ışıltılı bir yerde yatman için Gökkubbeyi bir örtü olarak kabrinin üstüne sersem,açık türbene mor bulutlarla bir tavan çakıp,Yedi kandilli Süreyya yıldızını avize olarak oraya assam,                      gece ayın mehtabını da getirip,türbenin bekçisi gibi bekletsem güneşin doğuşuna kadar.. Güneşin o taze ışıkları ile  avizenin içinin silme doldursam..

Ve son iki dize çok vurucudur..O zamanlar askerler kanayan yaralarını sarmak için ceplerine koydukları tül parçasını yakıp külünü yaralarına basarlardı.O tül yanınca farklı bir kızıllığa bürünürdü.O kızıllığı güneşin batışına benzetip, güneşin kızıllığı ile sarayım yaranı der..

Tüllenen mağribi, akşamları sarsam yarana 

Yine bir şey yapabildim diyemem hatırana                                  dizeleriyle kahraman ordunun yaptıklarının kendi gerçekleştirmek istediklerinden daha büyük olduğunu vurgulamış olur. 

Bu sözlerin hiçbiri dize dolsun,kafiye olsun diye yazılan şeyler değildir.

Bir oturuşta yazdığı bir şiirden bahsediyoruz.Akifin şiirleri ilhamdır.

Oğlunun Akif için "gözyaşları içinde yazdı" dediği Bülbül şiirinin ilhamı ise bir hüzünden gelir.

1920 Temmuzunda Yunanlılar'ın Bursayı işgal edişi kimsenin aklına hayaline gelmeyecek bir durumdu.

Düşünün ki Mimar Sinan, Bursa'nın mimari yapısını bozmamak için bilerek oraya eser vermemiştir.

Bursaya giren yunan ordusu Camileri bombalar,türbeleri talan eder,kabirleri tekmeler,insanlara zulmeder.

Akif haberi aldığında şehirden uzaklaşıp köyde, kırlarda teselli arar..Üzüntü içinde dolaşırken vadide bir bülbülün ötüşünü duyar,bülbül adeta ağıt yamaktadır.

Mehmet Akif, Bülbülün feryadı ile kendi durumunu kıyaslar.

Benim vatanım parçalanırken,sen neye detleniyorsun der Bülbül e? Bugün yemyeşil bir vadide yarın kıpkızıl bir Gülşen de gezersin için şen, hamünanın (evin barkın) şen,kainatın şen...Canın istediğinde bir uçuşta en uzak mesafeleri kanatlarının esiri haline getirebilirsin.O halde neden bir damlacık göğsünde fırtına koparırsın?

                                                  

İşte o beter günde Akif şiirini derin bir hüzün içinde bülbüle sitem ederek yazar

Benim hakkım,sus ey Bülbül..Senin hakkın değil matem                                   Çünkü biz Bursamızı işgal ettirdik.Bu yüzden bütün dünyaya küstüm,hayalimden geçerken fikrim hercümerç oldu..

 Teselliden nasibim yok hazan ağlar baharımda,

bugün bir hanümansız serseriyim öz diyarımda..

Bu dizeleri yazabilen birinin istiklal marşını yazabilecek tek kişi olduğu açıktı..Zira Akif çok hassas bir insandı..Konu milleti olunca başka hiçbir öncelik söz konusu olamazdı

Oğlu Emin Ersoy anlatıyor

Babamla Dinar'dan Antalya'ya giderken İtalyanlar'ın idare ettiği o hatta işleyen yolcu ve yük taşıyan bir kamyona bindik..İtalyan şoför ve yanındaki muavin sarhoş,kamyonu öyle hızlı sürüyorlar ki babamın fesi kafasından uçtu.                                                                                                        

Babam muavinin omzunu dürterek ve Türkçe olarak rüzgârın fesini başından aldığını, makineyi durdurmasını söyledi. Sarhoş şoför yola devam etti,Muavini ise buna güldü

Babam aynı zamanda usta bir pehlivandı,güçlü bir adamdı.                                       O an şoförün  yanındaki muavini iki eliyle yakasından tuttu adamı oturduğu yerden yukarıya doğru öyle şiddetli çekti ki bu şekilde adamı iki üç defa ileri geri tartakladı, tekrar yerine oturturken Söyle ona arabayı hemen durdursun  dedi.

Adamlar neye uğradığını şaşırdı.Araba hemen durdu.Dedi bana ki git fesi al geri gel.Aldım geldim.Şaşırdım babam mülaim bir adam üslubu bu değildi;ama bana sonradan şöyle söyledi:Bunu benim şahsıma yapsaydı affederdim ama ben orada Türk milletini temsil ediyorum.

Böylesine hassas biri İstiklal marşı yazılması için  açılan marş müsabakasında para ödülü olmasını kendine yediremiyordu.

Memleket düşmanla savaşıp,canını ortaya koyarken para için marş yazamam.Çünkü memlekette silah yok,Un yok ,ekmek yok ,şeker yok memlekette yırtık delik deşik bir üniformadan başka hiçbirşey yok!!!!

Maarif Vekili Hamdullah Suphi Bey yazdığı mektupla Akif'in kafasındaki engeli kaldırmıştı.Ayrıca  724 şiir gelmiş ve 6 tanesi ancak beğenilmişti.. Hamdullah Suphi Bey Mektubunda "Asıl endişenizin icap ettirdiği ne varsa hepsini yapmaya hazırız. Zatınız tarafından yazılacak şiir, maksadın hasıl olması için son çare olarak kalmıştır. Memleketi bu etkili ve coşku verici vasıtadan mahrum bırakmayın."demiştir.

Akif artık marşa tamamen odaklanmıştı;ama bu asil milleti temsil edecek bir şiir  yazma sorumluluğu onu eziyordu .

Vatan aşkından Mevlana mesnevisine kadar uzanan geniş yelpazeli ilhamı içinde adeta kaynarken, O Özellikle "her şey ona bağlı" dediği bir başlangıç kelimesi bulmak istiyordu. Sanki bir doğum sancısı gibiydi o "Korkma" kelimesini bulmak!Korkmayı bulduktan sonra 2 günde bitirmiştir İstiklal Marşını..

Evet korkma,Sonunda buldum, o ilk kelimeyi..Korkma

Çünkü ,Korkmadın ingilizin topundan gemisinden

Korkmadın yunanın medeniyet kisvesi altındaki zulmünden

Korkmadın dünyanın anadoluya diktiği o çirkin gözlerinden,

Korkmadın vücudunu her türlü silaha karşı siper etmekten

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen alsancak ..                                                    

Sonra gerisi kısa zaman içinde çağlayıp geldi

Bitecek bu esaret, bitecek bu işgal..Bilmez misiniz ki asımın nesli, demirden dağları eritip Anadolu'ya dizginlenemeyen bir sel gibi gelen milletin evlatlarıdır. Siz dağ gibi gemilerinize, demirden toplarınıza mı güvendiniz de geldiniz vatanıma! 

Bilmez misiniz ki biz zincirlere alışkın değiliz... 

Çünkü Ben ezelden beridir hür yaşadım hür yaşarım,

 Hangi çılgın bana zincir vuracakmış şaşarım.

Vee İstiklal marşı Alkışlar eşliğinde tekrar tekrar okunarak 12 Mart 1921'de meclisimizde kabul edildi. İnançla başlayan şiir inançla bitti. Velhasıl; ne istiklal ne de hürriyet bizden hiç gitmedi!

Yaşadığı her dönemde milleti için mücadele eden Mehmet Akif Ersoy'un bize en büyük hediyesi olan istiklal marşımızı  nesiller boyu dinmez bir coşkuyla okuyacak  ve kendisine hep minnetar olacağız.

Ne mutlu bize..Ne mutlu bize böyle bir istiklal şairimiz var,

Ne mutlu bize ,her okuyuşumuzda yüreğimizi titreten bir istiklal marşımız var,

Ne mutlu bize,Ne mutlu türküm diyene.) Bu güzel programın hazırlanmasında emeği geçen herkese çok teşekkür ediyoruz.

16-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-202216-03-2022

Sahil Caddesi Hükümet Konağı 2. Kat Vakfıkebir 61400 Trabzon / TÜRKİYE - (462) 841 2002

MEB © - Tüm Hakları Saklıdır. Gizlilik, Kullanım ve Telif Hakları bildiriminde belirtilen kurallar çerçevesinde hizmet sunulmaktadır.