Eğitim alanında yaşanan sorunlara dikkat çekmek ve farkındalık yaratmak amacıyla UNESCO tarafından 8 Eylül günü "Dünya Okuma Yazma Günü" olarak ilan etmiştir. 1967 yılından bu yana her yıl farklı ülkelerde çeşitli etkinliklerle kutlanan "Dünya Okuma Yazma Günü" ile başta kadın ve kız çocukları olmak üzere herkesin okuma bilinci kazanması amaçlanmıştır.

        Birleşmiş Milletler Eğitim, Bilim ve Kültür Örgütü´nün (UNESCO) verilerine göre Türkiye, kitap okuma oranında dünyada 86´ncı sırada, yoksul Afrika ülkeleriyle aynı kategoride. TÜİK’e göre ise Türkiye´de kitap, ihtiyaç listesinin 235´inci sırasında yer alıyor. Dünyada kitap için kişi başına harcanan para ortalama 1,3 dolarken, Türkiye’de çeyrek dolar.

        Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)´in 2016 raporuna göre ülkemizde 6 yaş ve üzeri okuma yazma bilmeyenlerin oranı % 3.78 olarak görünüyor. Bu rakamın büyük bir kısmını da kız çocukları ve kadınlar oluşturuyor. Uluslararası Yayıncılar Birliği 2016 verilerine göre ise, Türkiye´de kişi başına 8.4 kitap düşüyor. Kitap okumak Türk insanının ihtiyaç listesinde 235. sırada yer alıyor ve kitap okumaya ayırdığımız süre günde ortalama yalnızca bir dakikayı buluyor.Buna karşın, Türkiye’de kitap endüstrisi hızla büyüyor. Türkiye, 2 milyar 100 milyon doları aşan hacmiyle dünya sıralamasında 11´inci en büyük kitap cirosuna sahip ülke. Yıllık baskı sayısının 660 milyonu aştığını belirtiyor. 2016’da 56 bin yeni kitap çıkmış. Bu sayının  yıl sonunda 60 bine yaklaşmasını bekleniyor.

       “Bir şehir efsanesi var, ‘Türkiye´de kitap okunmuyor´ deniliyor. Elbette, istenen durumda değil, ideal durumda hiç değil, yapısal pek çok sorun var. Ama, okunmasa bu kadar kitap üretimi nasıl olabilir?” Üretimin önemli bir kısmı, devletin okullarda ücretsiz olarak dağıttığı eğitimle ilgili kitaplar. Sınavlara hazırlık kitapları ve yardımcı kitaplar da bu kategoride önemli yer tutuyor. Yayımcı Meslek Birlikleri Federasyonu verilerine göre, 2017 eylül ayında basılan 45 milyondan fazla kitabın kategorileri hakkındaki veriler, Türkiye’deki okurların hangi kitapları okuduğu hakkında da bilgi veriyor. Bu verilere göre, eğitimle ilgili yayınların oranı %63. Yetişkin inceleme, araştırma kitaplarının payı %15. Bunu, %8’le çocuk ve gençlik kitapları, yüzde 7’yle inanç kitapları takip ediyor. Yetişkin edebiyat ve sanat kitaplarının oranı ise, %4.

Çocuk kitaplarının satış payı artıyor. UNESCO´ya göre Türkiye, birkaç yıl önce çocuklara kitap hediye etme konusunda 180 ülke arasında 140´ıncı sıradaydı. Yayıncılar ve yazarlar, son yıllarda çocuk kitaplarının satışındaki payda önemli yükselişlere dikkat çekiyor. Ancak, yalnızca kitaba ulaşabilmelerinin, sahip olmalarının, çocukların kitap okuma alışkanlığı edinebilmeleri için yeterli olmayacağı aşikardır. “Çocuklar rol model olarak anne-babalarını örnek alır”, “ama biz televizyon seyretmek, telefonumuzla ilgilenmek gibi başka şeylerle uğraşıyorsak, çocuklar da aynısını yapar. Eğer hakikaten okumasını istiyorsak, iyi bir insan olması için, bu dünyayı anlaması için, adalet duygusunun gelişmesi için kitap en önemli araçlardan biri. Ancak, bu alışkanlığı kazandırmanız için önce kendimizin okuması lazım.”

Okuma bilincini kazanmış bireyler yaşadığı dünyayı ve toplumu anlamakta zorluk çekmediği gibi, iletişim becerilerini de kolayca geliştirerek sosyal hayata aktif olarak dahil olabiliyor. Sosyal farkındalık kazanmak ve farklı kültürleri tanımak empati ve uyum içinde yaşamayı da olumlu yönde etkiliyor.

           İnsan için en etkili öğrenme yolu okumaktır. Okuyarak yetişmiş bir toplum başarılı ve güçlü olacaktır. Bacon’un da dediği gibi “Okumak bir insanı doldurur, konuşmak hazırlar, yazmak ise olgunlaştırır”

           İlk emri ‘OKU’ olan bir dinin mensupları olarak da, araştıran, inceleyen, irdeleyen, “ OKUYAN- YAZAN” bir toplum olmamız ve kitapların gündelik hayatımızda daha fazla yer bulması temennisiyle bu anlamlı günü kutlar, kitap dolusu bir ev dileyen düşünür gibi herkesin kitaplarla dolu bir yaşam geçirmesini dilerim.